9 Kasım 2014 Pazar

Var mıyız yok muyuz?

Açıkçası karamsar bir görüntü var şu an için. Ancak belki de 90+5'te Ömer'in attığı gol gerek teknik ekibin, gerek yönetimin, gerek futbolcuların, gerekse taraftarın üzerindeki ölü toprağını atmalı. Artık takım kendine gelmeli.

Teknik ekibe bakacak olursak; Ertuğrul Hoca'nın kadro seçimlerindeki hatalar, oyuncu değişikliklerinde değişiklikler göze çarpmakta. Özellikle geride olduğumuz maçlardaki hamle geçliği en çok göze çarpanlardan bir tanesi. Bir diğer konuda kadro adaleti konusundaki sıkıntı. Mesela bu haftaki kadro son derece adil bir kadrodur. Ve bunun sonucundada Sivasspor deplasmanından 3 puan olmasa bile iyi bir oyunla ve bir puanla dönülmüştür.

Mesela ahsım adına Erkan Zengin'in ilk 11'de oynamasını (bu hafta oynamamış olsa dahi) yanlış buluyorum. Erkan'ın sorunu nedir bilmiyorum ancak Erkan artık Eskişehirspor'daki misyonunu bitirmiş gibi duruyor. Saha içindeki isteksizliği, sorumluluk alamayışı çok açık. Eğer kolunda kaptanlık pazubandı olan bir adam böyle isteksiz olursa bu takımın geri kalanınada sirayet eder.

İşin yönetim tarafına bakacak olursak; Mesut Hoşcan'ın şahsına hala güveniyorum, duruşunu, konuşmalarını takdir ediyorum. Ama adı üstünde yönetim. Eskişehirspor'un şu yönetiminde hala çok tehlikeli isimler, Halil Ünal mentalitesine sahip insanlar bulunmakta. Bir tane kurtçuk bile elmayı içten içe bitirir. Bizim yönetimdeki bazı yöneticilerde aynen bu örneğe uyuyorlar malesef. Transfer konusunda eleştirebileceğim bir durum yok ortada açıkçası. Bu takımın geçen sene en çok aksayan bölgesinin hücum bölgesi olduğunu düşünürsek ve bu bölgeyede Funes Mori, Ömer, Sissoko gibi yerinde hamlelerin yapıldığını görünce transfer politikasının pekte yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Transfer politikasıyla ilgili tek sıkıntı sanırım Mehmet Akman konusunda oldu ama onunda ne olduğunu, neler döndüğünüde tam olarak bilemeyiz malesef. Bu da şeffaf yönetim anlayışına ters düşen bir durum.

Takım kısmı; aslında düzelmesi en kolay kısmı. Oyun olarak baktığımızda G.Birliği, Ç.Rize, Balıkesir maçlarında üstün bir oyun oynayan takımdık. Yediğimiz abuk subuk goller sayesinde bu üç maçtan sadece 1 puan çıkarabildik. Bu üç takımın şu anki görüntüde rakibimiz olduğunu düşünürsek kaybedilen puanların önemi ve moral bozukluğu 2 kat artıyor. Benim gördüğüm sorun bu sene savunmada. Ancak onunda Akaminko'nun gelişi ile düzeleceğini düşünüyorum. Tabi Akaminko'nun gelişiyle bir yabancı kuralı sorunu ortaya çıkıyor. O zamanda kurulabilecek 2 kadro şekli var bana kalırsa şu şekilde olabilir;

Funes Mori'nin 11'de olduğu kadro:

Lawal'ın 11'de olduğu kadro:

Sezgin'in her türlü beke gelmesi lazım. Ergün'ü son maçta diğer maçlara göre biraz daha beğensemde çok büyük eksik kalıyor o taraf. Sezgin'inde geçmişte sol bekte oynadığını düşünürsek Sezgin en azından devre arasına kadar oraya çekilebilir. Zaten Akaminko'nun daha devre arasına kadar gelmesinin muhtemel olduğunu düşünürsek Lawal ve Mori'nin devre arasına kadar 11'de başlayabileceklerini söylemek mümkün. O zamanda ya sol beke Ergün çekilip Sezgin stopere geçecek ya da Sezgin solda kalıp stopere Berkay veya Birol geçecek. Her ne olursa olsun gol yeme sorunumuz çözülmeli. Bir konsantrasyon sorunu olduğuda çok net görülüyor. Bu hafta daha 2. yarının başında yediğimiz golün başka bir açıklaması yok.

İşin taraftar kısmı; Kesinlikle Passolig almayanlara sözüm yok. Sonuçta herkesin bu konuda belli bir görüşü var. Saygı duymak zorundayız ama ben Passolig almama rağmen bu olayın tamamen bir saçmalık olduğunu ve kendiminde bu saçmalığa alet olmamın saçmalığın daniskası olduğunu düşünüyorum. Ancak passoligin hoşuma giden tek yönü şu biletsiz, beleşçi taraftar olayı.

Birde hakemler yönü var. Şu geçen hafta bizim başımıza gelen olay malum diğer kulüplerin başına gelse bugün ne MHK yönetimi ne de TFF yönetimi yerindeydi. Balıkesir'li hakemin Balıkesirspor maçına verilmesi ne demek? Hakemlere güvenmek istiyorum, iyi niyetlerinden şüphe etmek istemiyorum ama bizim için sonu çok acı oluyor. Artık yeter zaten canımız çıkıyor birde hakemlerden darbe yemeyelim.

Gün kendimize gelme, ölü toprağını üzerimizden atma günüdür. Şehir bir şekilde artık takımına sahip çıkmalı ve bu takımı yeniden ayağa kaldırmalı. Başka Eskişehirspor yok...

21 Ağustos 2012 Salı

Akhisar Belediye'ye neden yenildik?

                  Uzun zamandır bir analiz yapmıyordum. Şimdi hayatı yavaş yavaş düzene soktum ve bu sezonla beraber blog'a geri dönme kararı verdim. Gerçi blog'u aktif kullandığımda pek söylenemez ama neyse. 

                 Akhisar Belediye ve Gençlik Spor Kulübü. Spor Toto Süper Lige yeni çıkmış bir takım. Oyuncularına borcu yok, halkının beklentilerini daha şimdiden karşılamış. İlk 11'inin yaş ortalaması 29.1. Tamamen kadrosunu korumuş, üzerine bütçesini yormadan, kendini sıkmadan transferler yapmış bir takım. Açıkçası öyle iyide bir takım değiller. Ama taktiksel disiplinleri muazzam bir takım. Zaten Hamza Hamzaoğlu yönetimindeki takımda bu taktiksel disiplin ile birlikte Bank Asya 1. Ligde başarılı grafik çizerek Spor Toto Süper Lige geldi. Öncelikle galibiyetlerinden dolayı kendilerini tebrik ederim.

                Şimdi de Akhisar Belediye'ye neden yenildiğimizin bir analizini yapmaya çalışalım. Maça başlayan 11'imiz; 

                 
                Hocanın çıkarabileceği en iyi kadrolardan birisi. Sezgin'in sakatlığı nedeniyle Veysel'in zorunlu olarak sağ beke geçmesi hem Veysel hemde takım için çok kötü oldu. Daha kötü olan ise yönetimin sağ bek transferine Akaminko'dan başka birisine bakmıyor olması. En azından aldığımız izlenim bu. Keza forvet eksikliğinden dolayı ileride Nuhiu'nun alternatifi yok. Yine burayada bir transfer yapılmaması hocanın elini oldukça zayıflatıyor. Aslında Ersun Yanal'ın hazırlık maçlarında denediği sistem günümüz futbolunun en sık kullanılan sistemlerinden bir tanesi. Sezgin'in sakatlığından önce Ersun Hoca'nın kullandığı kadro; 



                Ersun Hoca Hazırlık maçlarında böyle bir taktik kullandı çoğunlukla. Kafasında ideal olarak belirlediği bu kadroyu hem Batuhan ile yaşadığı sorunlar hem de Sezgin'in sakatlığı sonrası değiştirmek zorunda kaldı. Aslında bu taktik hücumda ve defansta çok farklı varyasyonlara dönüşen bir taktik. Taktik hücumdayken takımın stoperleri dahil bütün bireyleriyle atağa kalkması ve defanstaykende forvetin dahi orta sahaya kadar gelip mücadele etmesi gereken bir taktik. Zorunlu olarak hoca taktiği 4-2-3-1'e çekti. Maçın ilk yarısının son anlarında Oğuz kalesinde devleşmese belkide ilk yarıyı 1-0 önde kapatıp ikinci yarı farkı açacaktık. İlk yarıda takım golü bulamayıncada hoca Burhan - Tello değişikliği yaparak kafasında belirlediği ideal taktiğe geri dönmek istedi. İkinci yarının başında şöyle bir taktik ortaya çıktı;

                
               Bu takıma baktığımız zaman orta üçlüden ve hatta Erkan ve Kamara'yı eklediğimizde orta sahanın tamamından rakip takım hücuma çıktığı zaman defansif olarak görevini yapabilecek tek kişi Hürriyet. Takım ileride top kaptırdığında geriye dönüşlerde inanılmaz zorluk çekildi ve mücadeleci ve diri Akhisar orta sahası rahatlıkla kontra atak yapmaya başladı. İlk yarıda takımın gol şansı daha fazlaydı. İkinci yarıda hatırlayabildiğim tek gol pozisyonu Diego'nun serbest vuruş pozisyonu. Hal böyle olunca Ersun Hoca orta sahadaki direnci artırmak için Tello'yu kanada çekip Mehmet Güven'i orta sahaya alarak daha diri durmak istesede başarılı olamadı. Topla oynama yüzdeleri; %69 , %31. Kaleyi bulan şutlar; 3'e 1, toplam şutlar; 16'ya 5 bizim lehimize. İstatistik kağıdına baktığımızda hoca kafasına kurduğu sistemi sahaya yansıtmış gibi gözüküyor ama maçı izlerken takımda bir durgunluk, bir isteksizlik olduğunu açıkça gördük. Takımda birşeyler eksik. Takımda ruh yok. Hoca'nın oyuncularla iletişim eksikliği konuşuluyor sürekli.

              Ersun Yanal'ın en bilinen yönlerinden biriside takımı sezon başına çok diri sokmasıdır. Malesef Akhisar maçında takım çok bitkin gözüküyordu. Takımda sorunlar olduğu söyleniyor. İnsan sormadanda edemiyor. Takım içinde sorun olduğu geçen sezon sonundan itibaren bilinen bir gerçekti. Bu sorunlu takım Eskişehir'de Marsilya'ya sahayı nasıl dar edebildi? Aynı kadro aynı düzen aynı hoca. Değişen hiçbirşey yok. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. 3 sezonda 5 hoca değiştirdik. Hep hocalar suçlandı. Ama yönetimin, futbolcuların suçu ne kadar konuşuldu? Eskişehirspor takımı futbolcuları maç seçer oldu. 1 hafta önce tanınırlığı yüksek bir takıma karşı sahada şov yaparken, sonraki hafta tanınırlığı daha düşük takıma karşı sahadan silindi. Hoca'yı yollamak en kolay yollardan birisi. Hatta yönetimin en çok işine gelen yol olduğu kesin. Bizim daha birinci haftadan hocaya cephe almamızı Halil Ünal ellerini ovuşutarak izliyordur kesin. Skibbe'yi takımdan koparmak için geçen sezon Skibbe'yi kötü göstermeye çalışmalarını unutmadık daha. Şimdi Skibbe bu takımda olsaydı bu takım geçen sezonu ilk 4te bitirmişti. Belkide biz bugün Akhisar'a karşı yenilen takım değil Akhisar'a karşı fark atan takım olarak ligin ilk haftasını lider kapatan takımdık. Sırf basiretsiz, kolaycı bu yönetime karşı Ersun Yanal'ı desteklemek geliyor içimden.. 

            Yarında transfer politikası ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyorum. İyi bayramlar, iyi akşamlar...

16 Ocak 2010 Cumartesi

Transfer Gündemi


Şu 2 gün çok ilginç geçti. Transfer için herhangi bir atak olmadığını düşünürken dün akşam üzeri gelen Jaycee John Okwunwanne haberleri bizleri oldukça sevindirdi. Daha sonra gece yarısı açıklanan Sezer Öztürk transferi ise bizleri çıldırtmaya yetti.



Takımda Youla'nın gitmesinin ardından boşalan forvet hattına Jaycee John Okwunwanne gibi bir takviye şarttı. Jaycee Youla'nın daha kalıplısı ve daha tekniği. Bize çok katkı sağlayacaktı. Makukula'nın biraz daha dirençsizi ancak daha tekniği bu oyuncu. Hayırlı olsun.

Bir diğer önemli eksik orta sahadan ileriye sürekli çıkan ve oyun kurabilen bir oyuncu idi. Bunuda Sezer Öztürk transferi çözer. Sezer Öztürk ara transfer döneminde ilk tercihim Eskişehirspor'du dedi ve takıma katılmaktan dolayı mutlu olduğunu söyledi. Sezer gerçekten çok önemli transfer. Hücum organizasyonumuzu artık Sezer yönetecek. Sezer'e ben kendi açımdan çok güveniyorum.

Bir diğer konu Burak Yılmaz'ın Trabzonspor ile anlaşması. Öncelikle hayırlı uğurlu olsun 3 taraf adınada. Bizim için hayırlı olduğu kesin. :) Burak ne kadar yetenekli olursa olsun. Yeteneğini sergileyemedikten sonra bunun bir anlamı olmuyor. Burak ile Eskişehirspor'un kanları birbirine uyuşmadı. Ben kendi adıma Burak'ın formuna çok şaşırdım ve çok üzüldüm. Hiç oynamadan Trabzonspor'a transfer olması ise Burak'ın şansı diyelim. Ve ya Trabzonspor'un bu oyuncuyu hiç izlememesi. Gerçekleşen transferlerden sonra Burak artık 11'deki yerini zor alır.

Gelelim son haberlere; Youla Denizlispor'a gidiyor. Karşılığında Caner Celep ve Darryl Roberts alınacak büyük ihtimalle. Pazartesi günü 4 tane imza izleyebiliriz.

11 Ocak 2010 Pazartesi

Orta sahaya aranan kan bulundu! ALPER POTUK


Eskişehirspor'un orta sahasında bir sorun olduğu aşikardı. Orta sahada ileriye dönük oynayan öldürücü paslar atabilen bir oyuncuya ihtiyaç vardı. Taki Fenerbahçe ile oynanan lig maçına kadar. Alper Potuk diye bir futbolcu çıktı. Ben bu görevi üstlenebilirim dedi; attığı güzel arapaslarıya, isabetli uzun paslarıyla, yerinde müdaheleleriyle.

****************************************

Takımın orta sahasında çoğu defansif oyuncular oynuyor. Ragıp-Bülent Ertuğrul-Doğa. Alper'in oyun tipi biraz daha farklı olunca hemen hissedildi zaten. Alper sürekli dikine oynuyor. Ve bu bize oldukça ümit veriyor. Transfer piyasasının el yaktığı bir dönemde alt yapıdan böyle yetenekli oyuncuların çıkması son derece önemli ve kulübün olası bir transferden kurtulmasını sağlayabilir. Alper Çiftelerspor'da futbola başlamış. Afyon Bolvadin doğumlu. Onu kim keşfettiyse gidip ellerinden öpmek lazım. Ayrıca bir parantezde Rıza Çalımbay'a açmak gerekir. Çok önemli bir Fenerbahçe maçında Alper'e ilk 11'de görev vermek kimin aklına gelirdi? Hele ki yedekte Ragıp Başdağ varken -her ne kadar formsuzda olsa- daha da önemli. Ayrıca Ragıp'ında tam bir abilik yaparak Alper'e destek çıkması ve ona cesaret vermesi son derece önemli.
****************************************

Dünde izledik Alper'i. Yine bir Fenerbahçe maçında. Yine çok iyiydi Alper. Bir kaç ufak tefek hata yapmış olsada Alper gözlerimizi, gönüllerimizi mest etmeyi başardı. Ayağının dışını ve içini oldukça iyi kullanıyor. Ayrıca hücuma çıkarken oyun kurma görevinide üstlenmesi çok önemliydi. Biraz yabancılık çeksede, Rıza Hoca'da bu görevin ağır geleceğini düşünmüş olsa bile orada görev vermesi çok iyi oldu.

****************************************

Sonuç olarak Alper hepimize çok çok umut verdi. Umarım o her sene parlayan ve sonradan ortalardan kaybolan yıldızlardan biri olmaz. (ben öyle olacağını düşünmüyorum) Bende umuyorum ki Rıza Hoca 2. yarıda daha çok şans verecek Alper'e. En azından dünkü oyunundan sonra ben olası bir Fahri Tatan transferinide istemiyorum. Fahri'yi getirmek Alper'in önünü kesecekse varsın gelmesin Fahri.

Saygılar...

19 Mayıs 2009 Salı

Eskişehirspor'a oyuncu önerileri #1

Bu yazımda Eskişehirspor'a önerebileceğim Türk oyuncular ile ilgili kısa bilgiler vereceğim. İşte önerdiğim Türk Futbolcular:

Ümit Korkmaz (E.Frankfurt)



Ümit Korkmaz; Türk asıllı Avusturya'lı bir futbolcu. E.Frankfurt takımında orta sahanın sağında görev yapmakta. 17 Eylül 1985 Viyana doğumlu. Takımı Frankfurt'un ligde kalmasında büyük katkıları var. Göz önünde bulundurulmalı.

Serkan Çalık (Galatasaray)


Serkan Çalık; Galatasaray onu geçtiğimiz yıl RW Essen'den almıştı Barış Özbek ile birlikte. Barış mücadeleci yapısı ile dikişi tutturdu fakat Serkan dikişi tutturamadı. Tam dikişi tutturmak üzereydi ki talihsiz bir sakatlık yaşadı. Daha sonra Galatasaray'a Baros gibi bir yıldız santrafor gelince kadroda yer bulması imkansıza yakın oldu. Bizim gibi takımlarda iş yapar. Ayrıca Rıza Hoca'mızın sisteminede uyuyor. Sağ açıkta ve forvet olarak görev yapıyor. Sözleşmesi sona eriyor transfer etmek için acele etmemiz gerekebilir.

Metin Akan (Ankaragücü)



Bize pek yabancı değil. Hatırlarsanız 2005-2006 sezonunda İnegölspor ile aynı grupta idik. Ve İnegölspor bizi evimizde 2-1 yenmişti. Bu maçta İnegölspor'un ilk golünü o zamanlar 21 yaşında olan Metin kaydetmişti ve kendisini hayranlık ile izlemiştik. Daha sonra Metin'i o zamanlar adı Vestel Manisaspor olan Manisaspor keşfetmiş ve transfer etmişti. Metin'de tıpkı Serkan gibi sağ açık ve forvet olarak görev yapabiliyor. Ankaragücü kulübünde para sıkıntısı yaşayan oyunculardan biri ve sözleşmesi sene sonunda sona eriyor. Mutlaka değerlendirilmeli.

Erhan Küçük (Kasımpaşa)



Kasımpaşa'lı kardeşlerimiz süper lige geldiler. Bunda da şüphesiz en büyük paylardan birine Erhan Küçük sahip. Geçen sene süper ligden düşen Kasımpaşa'nın Özgür Öçal ile beraber en çok göze batan oyuncusuydu. Ama o gemisini terketmedi ve Kasımpaşa'yı süper lige taşıdı. Bir bakıma misyonunu tamamlamış oldu. Sene sonu sözleşmesi bitecek olan Erhan Küçük çok etkili serbest vuruşlar kullanıyor. Uzaktan şutları ve öldürücü pasları ile bir çok gol pozisyonu üretebiliyor. Sol açık ve forvet olarak görev yapan Erhan Küçük alınırsa duran top sorunumuz çözülür. Malum bu sene duran top kullanabilecek bir oyuncu yok elimizde.Değerlendirilmeli...

Sercan Temizyürek (Samsunspor)


İşte yeni bir yetenek adayı daha. 20 yaşında olan Sercan Samsunspor'da top koşturuyor ve orta sahanın solunda ve ortasında görev yapabiliyor. Sercan'ın müthiş bir yeteneğe sahip olduğu kesin ancak bunu ne kadar kullanabileceği önemli. Rıza Çalımbay hocamız da bu konuda bir beceriye sahip. Daha önce yıldızlaştırdığı oyunculara Sercan'ı alarak bir yenisini ekleyebilir. Sercan'ı izleyen bir çok kulübün olduğu konuşuluyor. Hatta bir ara Arsenal'in kendisini izlettiği söylenmişti. Mutlaka göz önünde bulundurmalı. Sene sonu serbest kalıyor...

Nizamettin Çalışkan (Manisaspor)



Alman asıllı Türk futbolcu Nizamettin Manisaspor ve dolayısıyla Ersun Yanal'ın keşiflerinden sadece bir tanesi. Orta sahanın her yerinde büyük bir beceri ile oynayabiliyor. Manisaspor ile sözleşmeme yenilememesi dikkat çekici. Sanırım başka bir kulübe transfer olmak istiyor. Eğer başka bir kulüp transfer etmediyse mutlaka soruşturulmalı, nabız yoklanmalı.

Nacizane önerilerim bunlardır. Ne kadar değerlendirilir orası şüpheli. :) Ama mutlaka ki birileri görecek, birilerine iletecektir. Ben görevimi yapayım da...

5 Şubat 2009 Perşembe

Mesut Özil'in Tercihi

Mesut Özil'in bugün çıkan haberlerle birlikte Alman Milli takımını tercih ettiğini gördük. Umarım başarılı olur. Fakat ben öyle sanmıyorum. Neden mi?

Bundan yaklaşık 3-4 ay önce biryerde okumuştum, bir Alman Futbol Federasyonu yetkilisinin gurbetçi futbolcularımız ile ilgili görüşlerini. Kendisi diyor ki "Onları (Türk asıllı futbolcuları) kaptırmak istemiyoruz." Neden böyle diyor acaba? Güçlerine mi gitti yoksa EURO 2008 yarı finali maçı. Kaç kişi eksikle eliyoduk Alman Milli Takımını? 7'mi, 8'mi? Ben sayısını unuttum. Futbol'un o artık klasikleşmiş kuralı işlemese belki yarı finalde Almanları eleyip o gazda finalde İspanyolları yenip EURO 2008'i kazanacaktık. Yarı finalde yaşattığımız korku bile adamlara bunu yaptırıyosa, kazansaydık kim bilir ne yapacaklardı? Belki Fatih Hoca'yı bile Alman yapıp takımın başına geçirebilirlerdi. İşin şakası bu davranışları başımıza daha neler çıkaracak bakalım.

Konunun bir diğer yanı ise Mesut'un gerçekten büyük bir yetenek olması. Onu kaybetmemiz beni açıkçası üzdü. İlerleyen yıllarda oluşacak Serdar Özkan - Arda Turan - Nuri Şahin - Mesut Özil - Batuhan Karadeniz - Mevlüt Erdinç hücum hattı ne de güzel olmazmıydı?

Yazımı noktalarken bir noktaya daha değinmek istiyorum. Türkiye'den bile Nuri Şahin'i gözünün önüne alsın ona göre tercihini yapsın diyorlardı. Mevlüt'ün son zamanlarında A Milli Takıma çağırılmaması nedeniyle. Fakat bir diğer kötü kaybımız olan Serdar Taşcı'yı ve Uğut Yıldırım'ı unuttular böyle diyenler. Onlar kaç defa çağırıldı Almanya ve Hollanda milli takımlarına?

Sende mi Bülent Hoca?




Bülent Uygun'un Kayserispor - Sivasspor maçında genç Furkan'ın Onur'a yaptığı hareketin ardından gördüğü kırmızı kart sonrası Tolunay Kafkas'ın Furkan'ı öpmesini ağır bir şekilde eleştirmişti. Salı günü oynanan maçta Mehmet Yıldız'ın Emre Aşık'a ettiği iki küfür hepimiz okumuşuzdur Mehmet Yıldız'ın dudaklarından. Dün bir gazetede Bülent Uygun'un bu konu ile ilgili yorumunu okudum. "İki futbolcunun aralarında ki samimiyetten oluştu bu küfür." diyor Bülent Uygun.

Peki eyvallah. Şimdi size soruyorum Bülent Hoca. Tolunay Kafkas'ı henüz 18 yaşındaki bir oyuncuyu teselli etmek için öpmesine karşı çıkıyorsun, bir futbolcunun diğer bir futbolcuya küfür etmesine samimiyet diyosun. Bu nasıl iştir Bülent Hocam? Benim en samimi arkadaşım bana o iki küfürü söyleyecek bende samimiyet diyip alttan alıcam. Yok öyle şey.

Şu futbol dünyasında delikanlı sayılı hoca kalmış zaten Bülent Hocam seni de kaybetmeyelim ne olur...